OSMANLILAR’DA PARA

On Üçüncü Yüziilda Anadolu
Osmanlı Devleti'nin temelleri on üçüncü yüziilda atıldı. Anadolu Selçuklu Devleti 1148 yılında Kösedag Savaşında Mogol İlhanli Devleti'ne yenik düşerek uydu bir devlet olarak bu yüziilin sonunda dağıldı. Bu iki devlete bir zamanlar bağlı olan beylerin bir yandan bağımsızlıklarını ilan yoluna giderken, diğer yandan Anadolu'daki otorite boşluğunu doldurup diğer beyleri egemenlikleri altına alma çabalari, İlhanli başarısının ve bu ortamın sağladığı yol güvenliğini uzun bir süre için ortadan kaldırdı . Bunun iki ekonomik sonucu oldu;

Hareketlilik ve canlılık getiren dış ticaret çok küçüldü ve Anadolu'da durgun bir ekonomi devri başladı. Faslı gezgin İbn Batuta'nin gezi notları ve İbn Fazlullahü'l Ömer gibi çagdaş bir tarihçinin Anadolu'da para ve fiyatlar hakkında verdikleri bilgiler bunu gösterir.

Anadolu'da, Selçuklu Devleti de, İlhanli Devleti de altın ve gümüs para darp ediyorlardı. İlhanlılar'ın bimetalizmi tartışmalıdır. Ama altın paralarının varlığı bir bakıma bimetalizmlerine tanık kabul edilebilir. Selçuklular ise İslam altın dinari ve gümüş dirhem geleneğini sürdürüyorlardı. Son zamanlarına kadar bu sikkelerin standart ağırlıklarından sapma çok azdi. Bu itibarla İslam bimetalizmine bağlı kaldıkları söylenebilir. Bizans ise altın monometalizmini yaşatıyordu.

Selçuklu Devleti'nin tarihe karışması ve İlhanlı Devleti'nin dağılmasıyla, güvensizliğin hüküm sürmesi üzerine, dış ticaret limanlarda yerli ürünlere münhasir kaldı. Bu da büyük paralarla ifade edilmiyordu. Bu yüzden tedavülde büyük bir değer taşıyan paraya gereksinim olmadi. Anadolu'da altın para darp edilmez oldu. Ufak bir sikke olan akçe her ihtiyaca cevap veriyordu. Liman kenti bir imparatorluk merkezi olmak, endüstrisi bulunmak, ulaşımı aksatacak engeli bulunmamak gibi ayrıcalıkları bulunan Bizans, altın monometalizmde direndi. Ancak dünya ticareti yeni çağın başına kadar süren bir daralma dönemine girmişti,. Bu arada on dördüncü yüziil ve onbeşinci yüziilin ilk yarısında gerileme ve dağılma sürecinde bulunan Bizans, altın parasını yeni çağların başına doğru 3.559 gr'lik Venedik Dukasi'nin üçte birine kadar düşürmek zorunda kalmıştı. Oysa bir zamanlar bugünün doları işlevini görürken 4.54 gr. Ağırlığında idi. Gene dünya ticaretinden kopmayan aliyn Ordu Devleti'nde, altın para yoktu; büyük değer ifade eden "sum" diye oldukça ağır (36 miskal, 166.888 gr. Ağırlığında) som gümüş çubuklar değışımde kullanılıyordu. Aynı dönemde Aydınoğulları bir aralık Venedik Dukası'nın taklitlerini bastılar ve Venedik'in tepkisiyle karşılaştılar. Orhan Bey, daralma döneminin az öncesinde gelişme umutları yaşanırken teklik akçeden başka ikilik ve beşlik akçeler de çıkardı. Fakat umulanın aksine daralma yaşanınca, daha iri gümüş para darpı yoluna gidilemediği gibi ikilik ve beşlik darpı da durduruldu. Ne Osmanlılar ne de Anadolu beylikleri yeni çağın başına kadar akçeden büyük sikkeler basmadılar.

OSMANLI AKÇESİ
Osmanlı Gümüş Sikkesi, adını darpedildiği madenin renginden alır. Aka çalar olmasından akçe diye anılıyordu. Ondördüncü yüziilin başında Rum Pontus Devleti'nin ve Kıbrıs'ta Lusignan Hanedani'nin aspron adinda ufak gümüs sikkeleri vardi. Batililar da kendi dillerinde Osmanli Akçesi'nden bahsederek "aspre" deyimini kullanirlardi.

Akçe, Islam Dirhemi'nden farkli ve daha hafif bir sikkedir. Bu yüzden dirhem adi ancak hukuki kayitlarda kullaniliyordu. Zira Islam geleneginde bütün gümüs sikkeler dirhem ve bütün altin paralar dinardi. Bu yüzden klasik dirhem ve dinardan farkli bir sikkeyi tanimlama gereksinimi doguyordu. Ikinci Murad'in akçesi için "dirhemen fiddiyyen Murad Haniyyen" dedikten baska zamanini da belirtirler. "rayicen fi'l vakt" yani "zaman geçer gümüs dirhemiyle..." ve su kadar dirhem diyerek açiklik getirirlerdi.

Akçe ilk önce Orhan Bey tarafindan basildi. Orhan Bey'in Ilhanli sikkelerini andiran akçeleri de vardir. Ilk tarihli ve özgün akçesi H 727 / M. 1327 tarihini tasir.

AKÇENIN AGIRLIGI
Darp teknigi tek bir sikkenin agirligini tanimlamaya elverisli olmadigi gibi, tarti birimleri de böyle bir tanima el vermiyordu. Belgesi bulunan en eski tanimlama II. Murat devrine ait olup, 1431'de yüz dirhem gümüsten 260 akçe basildigina dairdir. Bu tanim biçimi daha sonraki hükümdarlarin zamanina ait arsiv belgelerinde yer almaktadir. Dogal olarak sonraki tarihlerde bu agirliktaki metalden kesilen akçe sayisi artiyordu. 1460'ta 330 akçe, 14802de 400; 1491'de 420; 1570'de 450 ve 1584-86'da 800; 1600'de 950 ve 1618, 1624 ve 1640'ta 1000 akçe kesiliyordu. Bu asamada akçenin agirlik tanimi da degisti. (Bir dirhemden su kadar adet sekline dönüstü.) 12'si (sene 1685), 17'si (1688), ve 23'ü (1692), 9'u (1696) bir dirhem agirliginda denildi.

GÜMÜS MONOMETALIZM                                                                                
Beylik veya kurulus döneminde Osmanlilar, degerli maden olarak akçeden baska bir sikke basmadilar. Altin para gereksinimini ise yabanci paralar karsiliyordu. Vakayinamelere yansiyan haberler bunun bol olmadigi kanisini vermektedir. Genelde hacmi ne olursa olsun ödeme akçe ile yapiliyordu, daha ufak ödemeler için bakir para kullaniliyordu.

BAKIR PARA                                                                                                      
Fatih devri, bursa kadi sicilleri, bu hükümdar zamaninda iki çesit bakir para bulundugunu gösteriyor: Bunlar, biri bir dirhem agirliginda sekizi bir akçe olanlar ile, üçü bir dirhem agirliginda 24’ü bir akçe degerinde olanlar. Adlari pul, fels veya mangir olarak geçiyor. deyimler her iki çesit için kullaniliyor.

Kataloglardaki en eski bakir para I. Murat devrine aittir. Orhan Beyin bakir parasi bulunmuyor. Sonraki dönemlerde uzun süre yalniz biri bir dirhem olanlari darpi sürdü. Ufaklarinin darpi durdu. 1584 akçe ayarlamasina kadar 8’i bir akçe degerini korudu. Akçe yari yariya ayarlandigindan, biri 1 dirhem, sekizi 1 akçe fiyati ekonomik olmaktan çikti. Bir süre bakir para darpi askiya alindi. Yeniden tedavüle çikarildiginda, hesaplandiginda sekizi bir akçe formülünü korumak için bir dirhem agirligindaki bakir paralarin her biri iki pul sayildi. Bunlarin dördü 1 akçe kabul ediliyordu. Ama her biri iki pul oldugundan 8 pul bir akçe denkligi yasatildi. Zamanla, akçe ayarlandikça dirhemlik pullarin ikisi bir akçe oldu. Ancak pul darpi eski hizini yitirdi. Zira, akçenin kendisi pul hükmüne düstü. 17. Yüziyl sonunda bakir para üzerinden gerçeklestirilen bir enflasion denemesinde yarim dirhem agirliginda mangira 1 akçe deger biçildi.

OSMANLI ALTIN GÜMÜŞ BIMETALIZMI                                                          
Yeni çaga girerken gelisen dünya ekonomisi ve ticareti ile birlikte büyük deger ifade eden para gereksinimi de dogdu. Istanbul’u fetheden Osmanlilar’in bu akimin disinda kalmalari beklenemezdi. Fatih, fetih müjdesini duyurdugu Memlük Sultani’na ve Mekke Serifi’ne gönderdigi fetihnamelerde “kendi adimiz ve ecdadimizin pak adlarini tasiyan ve ganimet altinlariyla basilan “sikkeleri yad ediyor ve Mekke fukarasina dagitilmak üzere bunlardan bir miktar gönderdigini ekliyordu. Bu altinlardan bugüne kadar henüz bir buluntuya rastlanmadigina bakarak bir hatira para olarak kaldigi düsünülebilir. Ikinci altin para darpi denemesi, 1463’te baglayan savasin ardindan yapilmis olmalidir. Bu münasebetle darpedilen altinlar “hasene-i efrenciye”dir, Vendik Dukasi’dir. Fatih’in Istanbul darphanesinde 1471 ve 1474’te dukadan baska “hasene-i tuttiye” ve “hasene-i esrefiye”de darpettigi belgelenmistir. Tutili yani kus resmi olan hasene Cenva, cenovini altin parasi olmalidir. Esrefiye ise Memlük altiniydi. Darphane hesaplarinda “hasene-i sultaniye” darpi iltizami 9.1.1479 tarihidir. Bu tarih 1463’te Venedik’le baslayan savasin baris tarihinden iki hafta sonrasidir. Istanbul’da Venedik Dukasi darpini sicak savasin bagladigi 1463 yilina götürürsek, bunu Venedik’e açilan ve sicak savasla birlikte yürütülen bir ekonomik savas sayabiliriz.

HASENE-İ SULTANİYE                                                                                     
Büyük bir deger ifade ettigi için altin paraya, asaletine uygun sifat takmak gelenek olmustur. Hasene, iyi güzel anlamindadir. Deyim Ilhanlilar’da da kullanilmistir. Pegolotti’nin “la Pratica della Mercatura” sinda, Tebriz'de kullanilan paralardan söz edilirken, bu deyim “Cassanini” seklimde bozulmustur. Hasene ve dinar islam dünyasinda, ekonomik literatürde salt altin para anlaminda kullanilir. Osmanlilarda da ayni sekilde kullanilirdi. Osmanlilar, batililardan bu anlama gelen bir üçüncü isim de almislardi: Filüri, filori veya eflori. Bu aslinda Floransa’nin, üzerinde zambak resmi bulundugundan çiçekli anlamina gelen “fiorino “ adindaki altin parasindan gelmektedir. Fiorino, Roma’dan sonra Avrupa’da darpina ara verilen altin paranin yeniden darpina dönüsün ilk numunesidir:1252’de darpina baglandi ve büyük bir sükse yapti. Altin paranin sembolü olusu bu yüzdendir. Bizans’dan “filori” biçimindeki bozulmus sekliyle Osmanli’lara geçmis olabilir. Bu üç terimi, tamamlayan ikinci ve bazen üçüncü bir kelimenin yardimi söz konusu olan sikke belirlenirdi. Saltanata izafetle “Sultani” adi verilen ilk Osmanli altini, altin para anlamindaki her üç terimle tamlama yapmak suretiyle su sekilde anlatilirdi:”Hasene-i Sultaniyyen” veya “Sultani filori”; dinaren sultaniyyen Muhammed haniyyen.

Osmanli bimetalizmi buna göre resmi olmayan bir sekilde, 1463 veya 1453'e geri götürülebilir. Resman ve hukuken ise bimetalizm 1479 tarihlidir.

SULTANI’NIN AĞIRLIĞI VE TARTI                                                                  
Sultani, duka standardinda idi. Her iki sikkenin agilik ve kurlari birdi. On yedinci yüziilin baslarina kadar bu böyle kaldi. Sultani bu itibarla duka gibi 30559 gr. Agirliginda olmalidir. Kanunname-i Sultani’ye göre 100 miskal saf altindan 129 adet darpediliyordu. 4.608 gramlik Tebriz Miskali ile hesaplandiginda 460.8 :129=3.572 gr’dir. Aradaki 13 mgr’lik fark eski Venedik ve Osmanli tarti birimlerinin gr’a çevrilmesinden ileri gelmis olmalidir. Ancak Osmanlilar, Ilhanli Gazan Han’dan farkli olarak miskali 2 dirhem degil bir buçuk dirhem hesap ediyorlardi (miskal 24 krat , dirhem de 16 krattir. Krat veya –keçi boynuzu-çekirdegi 4 bugdaydir. Bu sistemde bugday 48 mgr’dir.)

Kanuni Süleyman, saltanatinin ilk yillarinda Tebriz tarti birimlerini Misir’a zorla benimsetti. Arap geleneginde Anadolu, Rumeli’dir ve Osmanlilar Rum’du. Kendilerine empoze edilen dirheme de bu nedenle “Dirhem-i Rumi “ dendi. Osmanlilar. On yedinci yüziilin ortalarinda Tebriz tarti birimlerini biraktilar; metrik sistemin kabulüne kadar yeni tartilar kullandilar. Bu yeni tartilar artik Rumi diye anilir oldu. Misir’a zorla kabul ettirilen dirhem de artik Misir dirhemi olmustu. Rumi yeni dirhem 3,207 gr. ve miskali da 4,810 gr. dir. Onyedinci yüziilin sonunda, altinin agirligini miskal ile degil, dirhemle tarife bagladiklarinda; “içinde su kadar dirhem baki bulunan 110 dirhem altin-bakir alasimindan 100 adet” darpi emredilerek, altın paranin resmi agirligi tarif edilirdi. Misir’lilarin kendi hafi dirhemleriyle bu tarif üzerine altin darplarinda, Misir- Istanbul arasinda Gresham Kanunu’na uygun nakit hareketi basladi. Agir Istanbul altinlari Kahire Darphanesi’ne altin için gönderilen fermanlarda “yüz dirhem-i Rumiden ki 115 dirhem-i Misridir 100 adet” altin darpi emredildi. Iki dirhem arasinda çok az bir fark vardir. Grama çevirince iki tanim arsinda bu fark yüz dirhemde yarim gram kadar bir seydi.

(3,072x115=353,28)-(3.207x110=352,7)=0.58 gr.

PARADAN GELİR SAĞLAMAK
Paranin agirlik ve ayari hatta rayici üzerinden Hazine’ye bir gelir saglama, bilinen klasik yöntemlerdir. Bunlarin disinda, madeni para rejiminde bir diger yol daha vardir. Osmanlilarda “sikke Tecdidi” ve “eski akçe yasaklari” batida “Refonte” denen yöntem.

SIKKE TECDİDİ VE ESKİ AKÇE                                                                        
Sikke egemenlik ve özgürlük simgesidir. Her hükümdar tahta geçince ilk is olarak sikkeye adiny kazdirir; selefi adina para darpiny durdururdu. Bu olaya sikke yenileme anlaminda “tecdid-i sikke” denirdi. Bu da normal bir olaydir. Fakat is bununla bitmezdi, yeni hükümdar selefinin paralarinin tedavülünü yasaklardi. Bununla , tedavüldeki para stokunun darphaneden yeniden geçmesi saglanirdi. Tedavülden çekilen paranin ayar ve asirlisina dokunulmasa bile ve eski paralar daha düsük bir fiyat üzerinden toplanmasa bile, (ki bunlar da yapiliyordu.) darp hakki ve ücretinden dolayy bir gelir elde edilirdi. Bu gelir hacmi para stoku ile orantilidir. Eski akçe yasasiny “yasakçylar” denetlerdi. Çarsyda pazarda insanlarin keselerindeki akçelerini yoklarlardi. Eski akçelerini, kendileri gönüllü olarak darphaneye götürmeyenlerin bu akçelerini, yasasin siddetine göre, müsadere eder veya düsük bir fiyat üzerinden toplarlardi. Darphaneler iltizamla isletildisinden müsadere edilen eski akçeler, iltizam sartnamesine göre Hazine ile mültezim arasinda pay edilirdi.

Tahta geçince, cülus giderlerine medar olan sikke tecdidinden saglanan gelir, cülus olayy olmadan da gerçeklestirilebiliyor., böylece Hazine’nin sikintisi hafifletilebiliyordu. Bu ümitle kurulus dönemi hükümdarlari bu politikaya vakit vakit basvurmuslardir, bu sekilde; kendi akçelerini , gerek duyduklarinda, tedavülden kaldirmys ve yenilerini sürmüslerdir. Fatih, H.848,855,865,875, 880, ve 886’da olmak üzere alti defa eski akçe yasaklarina basvurmus, her seferinde de akçesinin asirlisiny bir miktar düsürmüstür. Ylk cülusunda (H.848’de) yüz dirhem gümüsten 260 akçe bastinrken, vefatinda 400 akçe bastinyordu. Tecdid tarihleri akçeler üzerinde yazilmystir. Yeniçeriler, II.Bayezit2in sikkelerinde yalniz cülus tarihi vardir. Fakat o da mecbur kalmys ve o yüz dirhem gümüsten 420 akçe kestirmis, fakat babasi gibi bunu tarihiyle açysa vurmamysti. Eski akçe yasaklari, kanuni devrinde terkedildi. Amma sikke tecdidi, yani yeni hükümdar adina para basmak ve selefi adina para darpiny durdurmak gelenesi devam etti. Ne var ki artik evvelki sultanin paralariny toplayamiyorlardi. Yani eski akçe yasaklari kalkmysti.

GÜMÜŞ İHRAÇ YASAKLARI                                                                            
Sikke tecdidi ve akçe yasaklarinda

GÜMÜŞ İHRAÇ
Sikke tecdidi ve akçe yasaklarinda eski sikkeler hurda gümüs fiyatina toplanir veya akçenin agirligi düsünülerek tassis edilirken, ellerinde asir eski sikke bulunanlar, ayarlamadan etkilenmemek için, bu akçelerini ihraç ederek dis pazarlarda degerlendirme yolunu seçebilirlerdi. Aini sekilde maden para piyasasindan sanayi piyasasina kaçabilir, insanlar eski akçeleriyle kap kaçak veya ziynet esiasi yaptirabilirlerdi. Dokuma sanayiinde çok önemli bir yeri olan sim tel çekimi (simkeslik ) çok miktarda gümüs tüketiyordu. Bu esnaf yasaklanan eski akçeleri hammadde olarak kullanmaya hiz verebilirdi. Bütün bunlar Gresham Kanunu geresiydi. Bu nedenle para ayarlamasinda, basarili olabilmek için, eski akçe yasaklariny bir taraftan akçe ve maden ihraci yasaklari, diger taraftan imalat yasaklariyla desteklemek gerekiyordu. Bunun için çosu kez bu üç yasak bir arada konurdu. Eski akçe yasakçylari yaninda gümüs yasakçylar atanir ve bunlar yolcu denklerini açtinp külçe, sikke, veya kap kaçak gümüs veya kaçyrilmamasina bakarlardi. Simkeslik sanayiine sinirlama konur, kimi zaman tümüyle simkeslik yasaklanirdi.

DARPHANE İŞLETMECİLİĞİ, DARP                                                                  
Darphaneler devlet mülkiyetindeydi. Ama kira karsilisi çalisan darphaneler de yok desildi. Para darpi isi ise iltizam konusuydu. Yani para darpi isi devlet eliyle müteahhide veriliyordu. Osmanlilar da on yedinci yüziilin sonuna kadar paralariny özel kisilere ve sirketlere darp ettirirlerdi. Para darpi isine giren müteahhid (mültezim) yabanci da olabilirdi. Ama darp islemi hariçte yapilamazdi.

Para darpi isi iltizam kurumunun genel kosullarina basliydi. Yltizama verilecek ise mukata adi verilirdi. Mukataalar üç yil süreliydi. Buna tahvil adi verilirdi. Bu iki veya üç tahviline bir mukataayy iltizama almasa engel desildi. Fakat bir tahvili tamamlamak sansi bir mültezim için zaman yoktu. Miltezim lehine bir rant olusmamasina özen gösterilirdi. Yslerin açik oldugu dönemlerde isteyenin iltizam bedelini tahvilin herhangi bir aninda artirarak üzerine almasinin hiçbir engeli yoktu. Zira iltizam mukavelesine tahvil bitmeden devredilemez sarti konulamiyordu. Nef’-i Hazine dolayysiyla devlet mukataayy artirana devreder. Eski miltezim ziyadeyi kabul edebilir yahut iltizam bedelinin gün basina düsen bedelinin tasarruf ettisi gün sayysiyla çarpimindan olusan meblasi ödeyerek çekilirdi. Buna “kistelievm hesaplasma” denirdi. Eski mültezim pesinat ödemis olabilir;bunlar ödenip tazmin edilmeden mukataanin yeni mültezime devredilmeyecesi sarti da kosulabilirdi. Bu sart itiraz konusu edilemezdi. Ysler kesat giderse mukataaya talip çikmazdi. Zarar mültezime düserdi. Ancak mültezimin harp, afet-i semavi hallerinde indirim sarti göz önüne alinirdi.

Para darpinda iltizam konusu, darphane isletmecilisine müteahhide iltizam süresince istedisi parayy darp yetkisi vermezdi. Yltizam konusu gümüs para, altin para ve bazi zamanlarda da bakir para darpi isiydi. bakirin maden ve para degerleri arasinda büyükçe bir fark oldugundan bu isin iltizamy bir özellik tasirdi. Mültezim altin ve gümüsü dilerse piyasadan satin alip basardi. bakirda buna müsaade yoktu. Genelde bakiri devlet saglardi. Maden degeri ile para degeri arasindaki farky Hazine kendisine saklardi. bakir mankur belgelerde öyle yazilirdi. G Yle mangur veya mangyr yazilmazdi. XV. Ve XVI. yy.’lar da senesinde bir defa ciziederlar eliyle kyrsal nüfusa dasitilirdi. Sarraf eliyle de kentlerde esnafa dasitilirdi. Pul dasitimy bir çesit vergi toplamayy andirdisindan dasitimy “sagun diye anylirdi. Devlet için bir çesit hak olarak benimsendisinden bir sene dasitilmazsa bir baska yil iki misli dasitilirdi. Sarrraflar bu isten bir yüzde veya maktu bir ücret alirlardi. gümüs ve altin para darpi mültezimleri herhangi bir mütesebbis gibi kar veya zarar ederlerdi. Yltizam bedelinin üstünde gerçeklestirdikleri fazla, onlarin ücret ve karlari karsilisiydi. Yltizam bedeline cevap veremediklerinde zararda olup taahhüt ettikleri meblasi ödemek zorunda kalirlar,; ödeyemezlerse müsadere edilirler, mal varliklari yetmezse kefilleri sorumlu tutulurlardi. Kefiller sinirli kefillerse, mültezim gibi takibata usrar, müsadere ve hapsedilebilirler; sayet kefiller mültezimin nefsine kefillerse ve mültezim firar ederse onu bulmakla yükümlü olurlardi.

Herhangi bir darphanede mültezimin, gümüs para darpiny iltizama almasi, altin para darp isini de üstlenmesine engel desildi. Genelde her iki isi ayri ayri iltizama aliyorlardi.

MÜLTEZİM HESABI VE DARP                                                                          
Darphanecilise soyunan mültezim, artirmaya girdisinde neye bakarak hesabiny yapardi.s Bir ülke belli bir madeni para rejimi benimsendisinde, etalon para için sonsuz ibra hakki ve darp serbestisi kabul edilmis olurdu. Buna göre elinde madeni olan rahatça darphaneye götürüp para darpettirebilirdi. Maden sikke haline getirildisinde hazine dahil hiç kimse onu reddedemezdi.

Darphaneci eline geçirdisi maden miktari az olsun çok olsun hemen potaya koyup eritmezdi. Önce satin alinan madeni, paranin ayari düzeyinde indirgemesi gerekiyordu. Ylke olarak akçe XVII. YY.’ yn sonlarina kadar saf gümüsten darpedilirdi. Altin para da aini tarihlere kadar saf altindandi. Içinde bir miktar bakir var olmasi massus veya kalp oldugunun kanytidir. Vergi tahsilatindan gelen meblaslardan kuskulanirsa hemen atese verilir, içindeki yabanci madde ayristinlirdi. Kriz dönemlerinde darphane mültezimleri hileye sapip, bir dereceye kadar iltizam bedelini kurtarmak ve biraz da kar etmek arzusuyla, sikkeleri tassise giderler; dosal olarak bunun sorumluluguna katlanirlardi. Aslinda darp hatasi sorumlulugu sahib-i ayar denen darphane teknik sefine aitti:Tassis etti diye eli kesilirdi. XVI. Yy. sonlarinda ve XVII. yy basinda inzibat altina alinmadiklarindan, ayar katkisi ve tarti eksisi akçe bastiklarindan, sayilari 76’yy bulan darphaneler, birer ikiser kapatilarak belli basli birkaç eyalet merkezi darphanesi byrakyldi.

PARA DARPI                                                                                                     
Akçe darpi durumunda 13065 dirhem (40,135 kg.)gümüs toplanmasi beklenirdi. Bir fyrinlik olusturulan bir miktara darphane terminolojisinde “nöbet” adi verilirdi. Darp islemi ergiyen madeni, çubuklar yassitilir ve bir akçe çapinda kareler halinde –ki buna kehle derlerdi dosranirdi. Daha sonra sivri köseleri kesilerek yuvarlatilir. Darpa hazir pul haline getirilirken kyrinti olarak 880 dirhem birikirdi. Bu hurdalar her seferinde bir sonraki nöbete katilirlardi. Bu itibarla bu 880 dirhemlik maden maliyet hesabinda yer almazdi Maliyet hesabinda bundan arta kalan 12.185 dirhem yer alirdi. Nevbetin binde besi, yani 65 dirhemi, ergitme sirasinda fire olurdu. Bu fireye Harku’n-nar (ates yanysi) adi verilirdi. 120 dirhemlik kismy da darp ücreti namina, isçilere dasilmak üzere sahib-i ayara byrakyldi. Arta kalan 12.000 dirhem gümüs, akçe haline getirildi. Fatih2in son yillarinda gümüsün yüz dirhemi 285 akçeye alinyp bu asirliktaki madenden 400 adet akçe darpedildi. Buna göre 12.185 dirhemlik bir nöbet gümüsün maliyeti (12.185x285=) 34.727 akçedir. Bir nöbet gümüsten 12000 dirhemlik sikkelenmis akçe hasil oldugundan, neybet basina ortaya çikan rey (kazanç) Hazine ile mültezime kalir. Bunun miktari 12.000x400=48.000-34.727 akçedir.

Gümüsü, hazine temin ettisinde hazine payy hesaba dahil edilmiyordu. 1481’de miri için 436 nöbet gümüs isleyen ve ödeyemedisi iltizam bedeli yüzünden zindanda yatan mültezim, borcundan 14842’te 1.800.000akçe düsüldü. Bu hesapça nöbet basina mültezime 4128 akçe kar hakki taninmistir.

Mültezim, akçe darpi iltizamy isine girisince, göz önünde bulunduracasi husus, üç yillik bir tahvil süresi içinde kendi hesabina ve miri hesabina kaçar nöbet gümüs isleyebilecesidir. Normal zamanlarda maden tedariki sorundur. Pek fazla nöbet islenmez. Aksine eski akçe yasaklari zamaninda ise bütün nakit para stokunu yeniden darp etmek söz konusudur. Darphaneler kapasitelerinin üstünde çalisirlardi. Darphane iltizam bedelleri sikke tecdidinde en yüksek düzeyine çikar, zamanla yeniden darpedilecek nakit stokun azalmasi nispetinde iltizam bedelleri de düserdi.

DARP TEKNİĞİ                                                                                                  
On yedince yüziilin sonuna, rakkasla darp teknisine kadar, Osmanli parasi çekiçleme yöntemiyle darpedilirdi. Sikke kaliby iki parçadan ibaretti. Her parçanin yüzünde paranin bir yüzündeki yazilar bulunurdu. Bu kalip parçalarindan biri örs gibi bir asaç kütüsüne çakylirdi. Bu durumdan ötürü buna kürsü adi verilirdi. diger parça bir çomak gibi elle tutulurdu. Sikke kalibinin bu parçasina çelik denirdi. Para basilacak madeni plaka (pul) kürsünün üzerine konur. Üstüne tutulan çelise çekiç vurularak darp islemi tamamlanirdi. Çelik, çekiç darpelerinden olsa gerek, daha çabuk eskirdi. Darphanelere sikke kaliby gönderilirken, bir kürsüye karsilik iki çelik verilirdi. Sikke kaliplariny hassa ehl-i hireften sikkegen kazirdi. Bu kaliplarla darphanede para basan kimseye de “sikkezen” denirdi.

BÜYÜMENİN GETİRDİĞİ                                                                                  

XVI. Yüziyl
Istanbul’un fethi para tarihinde birtakym yeni desismelere öncülük etti. gümüs akçeyle tek para olarak yetinmek, saltanatin sanyila basdasir olmaktan çikti. Nitekim, fethin akabinde bir deneme yapilmisti. Sonra Yabanci devletlerin altin paralari Istanbul darphanesinde darpedildi. Bu da belki geçilmesi gereken bir asamaydi. Zira içte ve dista devletin altin parasini benimsetmek bir sorundu. Kanunname-i Sultani bermucib-i Örf-i Osmani’de, Fatih tehdit yollu bir ifade ile altin yasaklarinda “gerektir ki altunumy yarmayalar firavan yürüye. Her kim altun my yararsa...” demektedir. Ancak Fatih’in altin para darpi girisiminde bulundugu dönem, dünya ekonomisinin kalkinma atasina çiktisi zamandir. gelisen ticaret gereksimine yanyt verecek cürmü ufak, degeri yüksek para üniteleri aranyyordu. Devletler birbiri ardi sira altin para darpederken öte yandan iri gümüs paralari tedavüle sürüyorlardi. Ylginç olan da bunlarin adlarinin “büyük” demeye gelen grosch, grossone... olmasidir. Fatih altin sultanisini tedavüle sürmeden önce adi Kanunname de Muhammedhani olarak konan, 10 akçe asirlik ve degerinde bir gümüs sikke çikardi. Sultaniye kadar cürmü oldugundan, halk dilinde gümüs sultaniye diye adlandiriliyordu. Daha doguda Timur Ymparatorlugu kalintilari üzerinde Tenge ve Tengçe adinda ve sahrukiye, ulusbegiye, imirzaiye gibi darp eden hükümdarlarin adlariyla anylan irice gümüs sikkeler darp ediliyor ve bunlar ticaret yoluyla 15. Yüziyl sonunda Bursa’ya geliyordu. Alti akçe degerleri vardi. Akçeden büyük fakat Muhammedhani’den daha ufak idiler.

İktisadi ve Siyasi anlamyila büyümenin para alaninda iki önemli sonucu oldu:

ANADOLU’DA PARA BİRLİSİ                                                                           
Anadolu’da kuruluslarindan beri her beylisin bir müstakil akçesi vardi. Osmanli Devleti’ne katildikça bunlarin paralari unutuluyor ve Osmanli akçesi bunlarin yerini aliyordu. Belgelerimiz bunlarin çosunun adiny verebilecek kadar eskilere gidemiyor. Buna karsilik 16. Yüziyl basina ait sancak sayym defterleri basindaki Kanunnameler, akkoyunlu egemenlisindeki yerlerde Uzun Hasan'’n darp ettisi, degeri 2 Osmanli akçesi olan, HasanBegi adinda bir gümüs sikkenin bulundugunu gösteriyor. Dulkadirosullari’nin da üçü bir Osmanli akçesi eden karaca akçe adinda ufak bir gümüs sikkeleri vardi. Memluk Sultanlisina komsu olan ve zaman zaman Memlük hakimiyeti veya tabiyeti altina giren yerlerde, bu devletin paralari sancak kanunnamelerinde, vergilerin takdirinde kullanyliyordu. Bunlar Halebi akçe, Halebi, sami ve Esrefiyelerdi. Bunlarin ilki gümüs son ikisi altin paralardi. Memlük paralari sonralari güney Anadolu’da kaldirildi ve Sancak Kanunnamelerinde vergiler, Osmanli akçesiyle takdir edilir oldu. Ancak Hasanbegi ve Karaca akçe ismen yasamaya devam ettiler. Efektif para olmaktan çikyp, hesap parasi durumuna geldiler. Vaktiyle tedavül ettikleri yerlerde Hasanbegi denince 2 Osmanli akçesi ve Karaca akçe denince de osman akçesi’nin üçte biri anlasilirdi.

PARA BİRLİĞİNİN BOZULMASI (Tedavül Yöreleri)                                      
Siyasi büyüme, Akçe ve Sultani’ye dayanan para birlisini götürmeye olanak vermedi. Bu da Osmanli yönetimi altina geçen topraklar üzerinde yasayan halky yeni yönetime ysindirmak için, aliskanliklariny sürdürme politikasi geresi idi. Bu sekilde Memlük sultanlisi topraklarindan, nysif fydayy, korumalarina müsaade edildi. Fakat Misir disinda bu para birimi Osmanlilarin buna verdikleri yeni adla, pare olarak yasamini sürdürdü. Memlük halkinin esrefiye ise unutturuldu. Yran egemenlisindeki topraklar ise buranin gümüs parasi olan sahi’nin tedavül yöresi oldu. Garp ocaklarinda da para bakimindan ayricaliklar vardi. En azinda burada kesilen sikkeler sekil ve yazi bakimindan farklilik gösteriyorlardi. Ancak bu yörenin para tarihi belgeleri çok kyttir ve XVII. yy. baslarinda bu iller bir çesit özerklik içinde bulunuyorlardi. Sinirlar da yer alan iller, güneyde Yemen, Avrupa’da Romanya’yy olusturan voyvadaliklar, Macaristan ve Rusia’nin güneyinde kyrim, kendilerine özgü tedavül alanlari olusturuyorlardi.

Akçe alany
Osmanli Devleti’nin çekirdesini olusturan Anadolu ve Rumeli belli bir süre sonunda akçe alanin olusturdu. Belki hesap parasi olarak bir müddet daha yasadilar, o kadar. Bu alanda memleket parasi olarak gümüsten akçe tedavül ediyordu. Bu yöredeki darphanelerde akçe kesilirdi. Gümüsünü buradaki darphanelerden birine götürene karsilisinda akçe verirlerdi. Akçenin darp serbestisi ve sonsuz ibra hakki bulunuyordu. Ne devlet ne de halk bunlari reddedemezdi. Ylke olarak akçe saf gümüsten bir gramdan ufak bir sikkeydi.

Aini yörede altindan sultani diye bir sikke darpedilir ve tedavül ederdi. Duka standart ve raicinde idi. Ylk darp edildisinde 129’u 100 miskal iken, 16. Yüziilin ilk çeyresinde 130’u ve 17. Yüziilin ortalarinda 131’i 100 miskal oldu. Ylke olarak bu skkenin de saf altindan olmasi gerekiyordu. Fakat darphaneler kimi zaman valilerin bilgisi dahilinde hatta zoruyla ayarli ve hafif sikkeler basabiliyorlardi. Aini sey akçe içinde geçerliydi. Bunun sorun yarattisi ve sorusturma gerektirdisi de dosaldi. Sultani ve kendisine modellik yapan firengi flori (Duka)’nin raiçleri ainiydi. 16. Yüziilin ilk yarisinda 55 akçe olan raiçleri sonradan 60 akçeye çikti. Resmi kur 1584’e kadar bu düzeyde kaldi. Burada bir Hazine uygulamasina deyinmek gerek: Hazine hesaplarinda altin 58 akçeye gelir ve 60 akçeye gider kaydedilirdi. Bu farka bir çesit sarrafiye gözüyle bakilabilir. guruslar tedavülde çosaldisinda bu kural onlara da uygulandi. Hazine tahsilatinda gurus 38 akçe ödemelerde ise 40 akçe hesap edilirdi. Raiç farky “Tefavüt-i Hasene ve gurus” adi altinda bir gelir kalemi olusturuldu. 1584 ayarlamasinda altin 120 akçeye ve guruslardan Ispanyol Riyal gurusu 80, Hollanda aslanli gurusu 70 akçeye tedavül edince, bunlar içinde 2 akçelik tefavüt hesaby uygulandi. 17. Yüziylda Sultaninin tartisinda yapilan ufak bir ayarlamadan dolayy rahici, firengi fularu rahiçinin altina düstü. Firengi fularu sultani altiny 40,60 akçe prim yapti. Bu münasebetle sultaniyeye serefi denmeye baslandi. Ancak sultani ve sultaniye adi tümüyle terk edilmedi.

PARE ALANI : 
Memlük sultanlisinin sinirlari içerisinde, Hicaz ve Yemen’de bu devletin tedavül eden gümüs parasi Elmelikü’l-Müeyyed in (1412-1421) para reformunun eseridir. Ey-müeyyed Ocak 1414 ‘te tedavüle bir dirhemlik iki sikke sürdü. Vaktiyle Orhan Bey’in yarim tebriz dirhem asirlisindaki ikilik akçesinin tutmadisi gibi, el-Müeyyed’in de bir Hasimi veya ser’i dirhem asirlisindaki dirhemi tutmadi. Buna karsilik yarim sikkesi bugünkü Bati dillerindeki money, monnaine karsilisi olan para sözünde halen yasamaktadir. Misirlilar bunu yarimlik gümüs anlamindaki Nysif fydda adiny sonuna kadar korudular. Batililar bunun adiny el-Müeyyed’den ötürü Müeyyddiden türetilen medain, medini benzeri sekillerde bozdular. Osmanlilar, Fatih ve Bayezit zamaninda Bursa’ya döviz olarak Halep’den geldisinde kadi sicillerinde halebi akçe adiyla andilar. Halep vilayetinin ilk sayym sicili basindaki kanunnamede vergiler aini sekikde Halebi akçe ile degerlendiriliyordu. Yavuz Selim’in bir iç hazine dökümünde bu sikkeye, akçeden ayyrt etmek için Kyt'a denmistir. Söylenisi zor olan bu kelimeyi sonradan farsça karsilisi olan Pare ile desistirmislerdir.Misir kökenli olugundan da tam adi pare-i mysri idi. Bu adin ikinci sözcüsü, Suriye ve çevresindeki, halk dilinde para anlaminda tekil olarak mysriyye ve çosul olarak masari seklini korumustur.xvyy. yy.'a para birlisi devri açyldisinda, pare akçenin tahtina kondu.

Misir'yn Osmanli yönetimindeki ilk yillari para bakimindan oldukça bunalimli geçti. Ne esrefi ne de nysif fydda adiny koruyan paresi istikrari tanydi. Misir Vali'si Ahmet pasa isianin bastinlmasi üzerine, Kanuni Süleyman, islahat yapmak üzere sadrazamy Ybrahim pasa'yy oaraya gönderdisinde Pare'ye de düzen verdi. 1524'de düzenlenen Misir Kanunname'sine göre pare % 16'si bakir olan yüz dirhemlik gümüs bakir alasimindan 250 adet basiliyordu.Buna göre pare içindeki1.050 gr. gümüs bulunan 1.224 gr. asirlisindaki bir sikke idi. Pare;Kahire, Sam, Halep darphanelerinde basiliyordu. Yüz dirhemden 420 adet basilan akçede 731mgr. gümüs bulundugundan Pare 1,5 akçe ediyordu.

Pare, 1552 ve 1564'te iki defa ayarlama girisimi atlatti. Bunlarin ilki merkezin de katilimyila gerçekleliyordu. gümüs Hicaz2a kaçyyor diye parenin ayariny düsürme önerisi üzerine, Istanbul'dan Kahire'ye 18 kantardan bir miktar fazla (bir tonu askin ) gümüs gönderildi. Fakat Misir'lilarin itirazi üzerine bundan vazgeçilerek, külçe gümüs Misir'da satildi. Ticaretin altin üzerinden yapildisi Misir'da ticaretin gümüs üzerine kaydirilmasindan korkuldu. Ytirazlari gümüsün ithaline karsiydi. Ykincisi, vali Sofu Ali pasa'nin girisimiydi. Parenin ayari %70'e kadar düsürüldü ve yüz dirhemden 292 pare basildi.deneme onunla kaldi. Arkasi gelmedi. 1584 Akçe ayarlamasinda eski durumunu korudu.(Ayarlanmys ve tartisi yari yariya düsmüs bir akçeyle, rayici bir pare iki akçe olarak degerlendirildisinden tarti veya ayari düsürülmüs olmali.) Bu rayiç 1666'da üç akçeye kadar çikti ve bu düzeyini hep korudu. Akçe darpi on sekinci yy.'dadurduruldu. Bundan böyle akçe bir hesap parasi (bir degerlendirme birimi ) olarak yasadi. Pare, defalarca ayarlandi ve asirlisi düsürüldü. Fakat hesapta hep üç akçe bir pare kabul edildisinden darp edilmeyen akçe pare ile birlikte otomatik olarak ayarlanyyordu. Nizami asirlisi, bin adedi su kadar dirhem diye ifade edilen parenin asirlisi su seyri izliyordu.

Pare'nin 1000 adedi 1685'de 240, 1688 de 230, 1697'de 220ve 1787'de 73 dirhem-i rumi idi. Buna göre gramajy sirasiyla 770;737;708;234 mgr. 'di.

c.subi alany

Osmanli ülkesine on altinci yy.'da Yran'dan Osmanlilar'a katilan yerlerde, bir Yran parasi olan sahi tedavül ediyordu.Buna , Bursa kadi sicillerinde 1513 tarihli kayytlarda rastlanyyordu.Bir miskalin (4.608 gr.) asirlisi vardi. 1534'de basdat fethedildisinde burada akçeden farkli Süleymaniye diye diye bir gümüs sikke bastinldi. basdati'yn ticaretini canlandirmak ve buraya gümüs akininyn saglayacasi sermaye birikimi saglamak umuduyla, iltizamy 500 000 akçe olan basdat darphanesini 1.4 miliona ve daha sonra 2 miliona artiran mültezimler, bir miakalden degeri 7 akçe olan Süleymani (sahi)nin rayici aini kalmak sartiyla asirlisiny 20 krata (3,84gr.) indirmek istiyorlardi. Bu ayarlama ile 450'si yüz dirhem gelen akçelerle 7 akçe 4,774 gr. geldisinden, sahi basina darp giderleri disinda bir akçe kazanç saglayacak, o zamanda Anadolu'dan basdat'a sahi darp ettirmek için tüccar akçe getirecekti. Dosal olarak bu, kuzeyde Halep, Diyarbakir hatta sam ticaretini olumsuz etkileyecesinden bu sehirlerde sahi darpi izni istediler. Bunlara,II. Selim zamaninda gümüshane ve Erzurumda katildi. Anadolu tüccar gümüsünü bu darphanelere tasidikça, Anadolu'da akçe darlisi basladi. Akçenin kaçysiny önleyememek, bundan umulam kazanci sifyrlamak çabalarina yol açti. Bu sekilde akçenin kenarindan çalinma hareketleri dosdu. Uzun süreler süren bir akçe kyrkycilisi hareketi basladi ve 1584 akçe ayarlamasi kosullariny hazirladi. Beri yandan Anadolu ve güney illeri arasinda olan altin devrimi bozuldu. dis Pazar için bir ticaret parasi olarak düsünülen sahi, Gresham Kanunu kötü parasi gibi imparatorlusa yayildi. XVI.yy.'yn sonunda hazine hesaplarinda bol miktarda sahi bulunuyordu. Ylginç olan bunlarin ayarinda demir bulunan bir kisminin Romanya'dan geldisidir. 1640'dan sonra sahinin izlerine pek raslanmaz oldu.

Bir Osm anli para birimi olan sahi gibi Yran parsi sisteminde de bu adla anylan bir sikke vardi. Osmanlilar sahinin adiny Osmanlilastirmak için Kanuni buna Süleymani, ikinci Selim selimi, Üçüncü Murat da padisahi adiny vermek istemislerdir fakat bu isimler tutmamyslardir.

Kanuni zamaninda basdat ve Basra darphanelerinde dis Pazar için iki ticaret parasi daha darp ettirildi. Bunlar lari ve Muhammedi adinda gümüs sikkelerdi. Lari desisik kalinlikta ufak bir çubuk olup ortasi çekiçlenerek yassitilir, bu yassi kisim masa gibi katlanarak kat yeri birkere de distan çekiçlenirdi.

d.Kyrim yöre

Kyrim Hanlisi’nda Kefe’de bir darphane vardi. Burada darp edilen gümüs sikkeye “kefevi akçe” derlerdi. XV. yy. sonunda bunlarin üçü dördü bir Osmanli akçesi ederdi. XVI. Yy. ortalarinda bunlarin onu on ikisi bir Osmanli akçesi ediyordu. 1552 yili basinda “akçenin ayariny terfi idesin” diye Kyrim Hany’na gönderilen ferman üzerine yeniden, önce üçü ve sonrada dördü bir Osmanli akçesi edecek sekilde akçe darp edildi. Kyrim Istanbul’un havyar, bal ve özellikle yas ikmali bakimindan çok önemli bir yerdi. Akçenin degeri Istanbul’un yas fiatlarina yansidisindan 1577’de Devlet Giray Han’in (1551-1577) bir altin 300 kefevi akçe etmek üzere yeni akçe çikarmak istesi Istanbul’un yasin okkasinin 7-8 Osmanli akçesine satilma sartina baslandi. Evliya Çelebi, Osmanli akçesinin Kyrim’da Kefe disinda geçmedisi yaziyordu. Arsiv bilgilerinde her nekadar Kyrim Hanlisi’nda bakir ve altin para darpina dair belge bulamadiysak da, meskukat katologlarinda bu çesit sikkeler bulunmaktadir. Evliya Çelebi, Kyrim Hanlisi altin parasina “kizilsa “ adi verdiklerini yaziyor . Ayrica geç tarihlerde Gözlava ve Bahçesaray’da Kyrim Hany adina da para basiliyordu.

XVI.YY.DÜNYA PARA TARİHİNDE BİR DÖNÜM NOKTASIDIR                       
Yeni ças altin para ve bunun yerini tutabilecek asir gümüs sikkelerin kullanyldisi , bimetalist altin-gümüs dönemi ile açylmistir. Tedavülde yabanci para olarak genelde batidan gelen altin paralar bulunuyordu. Batidan çok seyrek olarak gümüs sikke geliyordu. Varlisina tanyk olunan yabanci gümüs paralara Venedis’in marçel adindaki bir gümüs sikkesi örnek gösterilebilir. XV:yy. sonunda Bursa kadi sicillerinde Kafkasiali ve Yranli tacirlerin taraf olduklari davalarda tenge, tengçe, sahruki, Kyliçbegi ... gibi o ülkelerde kullanylan bazi gümüs sikkelerin adi geçiyor idiyse de terekelerde bunlara rastlanamiyordu. Yani tedavülde bulunmuyordu. Anlasildisina göre dogulu tacirler bu sikkeleri kendi aralarinda olan ticari iliskilerde kullanyyorlardi. Buna karsilik yabanci altin para ticari iliskilerde kullanyldisi gibi halk tarafyndan biriktirmede (iddiharda) kullanyliyor, hazinece alinyyor ve devlet ödemeleri bunlarla yapiliyor; bir tasarruf hazinesi durumunda olan iç hazine mevcutlarinda önemli bir yer tutuyordu. XVI:yy.’da bunlarin taninda , yüksek deger tasiyan yabanci iri gümüs sikkeler ihtilalci bir rakip olarak yer almaya baslayacaktir.

Altin paralarin gözde oldugu XV:yy’in ikinci yarisiyla yabanci iri gümüs sikkelerin tedavülde bollastisi XVI:yy’in son çeyresine kadarki süre içinde bu altin paralarin en itibarlisi Venedik Dkasi’ydi. 12842te tedavüle çiktisinda adi Zecchino (sikke) idi. Doge (duka) ya ve Venedik Dukalisi’na nisbetle dukalik parasindan kinaye bir adi da ducat idi. Osmanlilar’ca adi Frenk altiny demese gelen Efrenciyye, hasen-i efrenciye ve frengi filori idi. XVII:yyda adi saflisindan ötürü yaldiz altiny oldu. Ystikrarli bir sikke diye Venedik’in Avustralia’ya ilhak edildisi 1797 yilina kadar , itibariny ve uluslararsi ödeme araci olarak ününü korudu.

Tedavülde en çok rastlanan ikinci yabanci altin para ; Engürüsiyye veya Macar altiny denen sikkedir. Bu altin da Avrupa’da altin paraya dönüste 1308 ile 1342 seneleri arasinda, Floransa’nin fiorinosi modeline göre Macar Krali Karlo Robert tarafyndan darp edilmistir.

Memlük Sultanlisi altiny olan esrefiye bu sultanlik durdukça dis pazarlarda itibar görüyordu. Osmanlilar’dahazine mevcudunda ve terekelerde bulunduguna bakarak halk arasinda tasarrufta kullanylmakta oldugu söylenebilir. Esrefiyenin ünü , onu altin para anlamyila esdeger hale getirdisinden, darp eden hükümdarin adiyla anylmasi gelenek olmustur. Barsbaiyye, esrefiyye kayytbaiyye ve esrefiye gavriyye diye anylirdi. Sultani ve dukadan birkaç akçe asasi geçerdi. 1480’li yillarda sultani 47 akçeye geçerken esrefiye 45 akçeydi. XVI.yy’in basinda sultani 55 akçe oldugunda esrefiyye 52 53 akçe ediyordu. Memluk sultanlisinin son demlerinde ve Misir’in Osmanli egemenlisindeki ikl yillarinda, Hayyrbay zamaninda çok istikrarsiz bir dönem geçirdi. Sonra 1529 ‘da Misir’a ishalat için gönderilen sadrazam Ybrahim pasa bu sikkenin darpiny durdurdu ve Misir’da sultani darp edildi. Ancak esrefi altina 150 yillara kadar tedavülde ve hazine hesaplarinda rastlanmaya devam edildi.

XVI.yy.’da özellikle hazine hesaplarinda , aini siklik ve yosunlukla olmamakla birlikte , bir diger yabanci altin para ile karsilasiliyordu. Bu sikki Sakiz altiny idi. Sakiz adasi bilindisi üzere 1566 yilina kadar Cenevizliler’in elindeydi. Bir Ceneviz sikkesi olmasi lazim gelen sakiz altinina hazine hesaplarinda adanin ilhakindan sonra XVI:yy’in sonuna kadar rastlanyyordu.

Bir dereceye kadar gümüs darligi eslisinde Osmanlilar’da gözlenen altinin nisbi bollugu, on besinci yy.’in ikinci yarisinda kismen Balkanlar’daki maden ocaklarindan Avrupa ve Misir2la dis ticaret iliskilerinden geliyordu. Avrupa’ya ise altin, XV.yy’da Orta Avrupa madenlerinden, Macaristan maden ocaklarindan, Afrika’dan Masrip’ten ve Portekizliler’in aracilisiyla Avrupa’nin Atlantil kyyilarindan saglanyyordu. Kaynaklari mali ve mali ve tombuktu altin tozu idi. Lszbon’a ulasan altin tozu, Avrupa darphanelerine ve sikkelenmis olarak geleneksel ticaret yollarindan dünyaya dasiliyordu. Misir’da ise esrefiyyenin ham maddesi Sudan ve Habesistan altin tozudur : Misir’a Nil Nehri kyyilariny izleyen yollardan ulasiliyordu. Ayrica Masrip’li hacilar da bu ülkeye bir miktar altin tozu tasiyordu. XVI:yy’da bu konuda Memlükler’e Osmanlilar halef olmuslardir. Büyük miktarlara varmayan bu mütevazi altin dolnymy , o zamanki dünya ticaretini çevirmeye yetiyordu. Bu eski dünya maden kaynaklarina XVI:yy’da yeni dünya altinlari eklendi. Ylk altin para gelisi 1503’de Ispanyol adalarindan, Küba’dan yeni Ispanya’dan ve daha sonralari kyta Amerikasi’ndan gelmese basladi. Gelisler 1551-1560 arasinda yaklasik 43 ton ile en yüksek düzeyini bulduktan sonra azalarak, 1571-1580 arasinda 9 tona indi ve 1591-1600 arasinda yeniden artarak 19 tona yükseldi. 1651-1660 döneminde Sevilla’ya Amerika!dan ancak yarim ton altin gerekebiliyordu. XVIII:yy’da Brezilia ve Bolivya altin madenlerinin isletilmesiyle gelen altin miktari büyük bir artis gösterecektir.

OSMANLILARDA ALTIN DEVR-İ                                                                        

TEBDİL-İ HASENE MÜSSESESİ
Yerli (kendi maden ocaklarindan), yabanci maden kaynaklarindan ve dis ticaretten Osmanli ülkesine gelen ve yine dis ticaret iliskileri dolayysiyla , dis ülkelere doguya giden altindan artan kisim Anadolu Suriye ve Misir arasinda iç ticareti belli bir düzeye tutmasa ve kolaylastirmaya yariyordu. Misir’da reformu gerçeklestiren Ybrahim pasa, Misir eyaleti ve gelir giderlerini takdir ve hesapladiktan sonra aradaki 600.000 altin tutan farki (altin 3.5 gr hesabyila 2.1 ton9 ülkenin korunmasini üstlenen merkeze, Misir’in katkisi olarak gönderilmesini esasa basladi. Sam, Halep ve Diyarbakir eyalet bütçeleri, toplam olarak Misir eyaleti gelirini tutar ve bir miktar da asardi. Misir gibi bu eyaletler de gelir fazlasini merkeze altin olarak göndermekle yükümlüydüler. Bu eyaletler hesaplariny Ruznamçe ve Ycmal muhasebelerinde (Yevmiye ve bütçelerde) gümüs akçe ve altin parayla degerlendirirlerdi. Bu eyaletlerde hazine toplanan gelirleri her ne çesit parayla olursa olsun kabul ediyordu. Hesap kayytlarina gelince hesap parasi olan pare ve sultani ile degerleri yazilirdi. Sene sonuna dogru bu eyaletler defterdarlari hazine nakit mevcudunu altina çevirmek isine girisirlerdi. gümüs paralar sarraflara halka dasitilir, altina bozmalari istenirdi. Bu isleme tebdil-i hasene adi verilirdi. Bundan sonra defterdarlar eyalet gelirini altin olarak merkeze gönderirlerdi. Bu gönderilen altinlara irsaliye denirdi. Misir irsaliyesi önemli bir yekün tuttugundan, Misir Hazinesi diye anylirdi.

Misir Hazinesi padisaha ayrilmisti. Dogrudan dogruya, tasarruf hakki sultana ait olan iç hazineye alinirdi. diger eyaletlerin gelirleri; tasarruf hakki hükümet baskany sifatiyla sadrazama ve maliye bakani durumundaki defterdara ait olan dis hazineye alinirdi. Iç hazine fonlari sultan bakimindan bir gizli ödenek fonlariydi. Genel bütçeye karsilik olan dis hazine bakimindan ise bir kredi kaynasi, bir merkez bankasi durumundaydi. Kanuni Süleyman, Orta Avrupa’daki savaslari sirasinda Misir hazinesi sandiklari açylmadan Budin’e giderdi. Bu sekilde sarlken ve Ferdinand’la olan mücadelede Afrika altiny ile Yeni Dünya altin ve gümüsleri çatismis oluyordu. Ulufe olarak dasitilan meblaglar, Macaristan’dan yine geldikleri yerlere akardi. Baris zamanlarinda Istanbul’dan güneye, Misir’dan gelen pirinç, seker, zahire ve erzak bedeli olarak giderdi. Anadolu taciri eliyle Halep’e sam’a baharat, ipekli ve erzak bedeli olarak giderdi. Sonra bu altinlar il geliri olarak tebdil-i hasne yoluyla tekrar Istanbul’a yola çikardi. XVI. yy’in son çeyresinde bu saslikli donanym saihinin akçe rayici belirlemesinde basa bas kuralina uyumsuzlugu ve sahneye çikan yeni yabanci gümüs paranin piyasalari istilasi sonucu bozuldu. simdi bu yeni paraya, gurusa ve arkasindaki Amerikan gümüs kaynasina desinelim.

GURUŞ                                                                                                              
Yeni çaslar basinda bimetalizm ile birlikte, altinin yerini tutacak (ersatz) iri gümüs paralar birçok ülkede birbirini izleyerek çikti. Bunlarin XV. yy sonunda darp edilip dolanyma sürülenleri nispeten ufakti. 1472’de de Venedik’te basilan ve bir yüzünde Dojun büstü diger yüzünde S. Marco’nun resmi bulunan gümüs livre 6,5 gr’lik bir sikkeydi. 1474’te Milano’da darp edilen grossone de 9,8 gramdi. Yakin bir tarihte 100 dirhem gümüsten 33 adet basilan Fatih’in muhammedhani’si de 9,3 gr. asirlisindaydi. Kastil Kraliçesi Ysabel ile aragon Krali Ferdinand’in 1497’de tedavüle çikardiklari teklik riyal (real) de 3,79 gramdi. XVI. yy’in basinda ise isletilmeye açylan Alman maden ocaklarindan yararlanylarak, daha da iri gümüs sikkeler darpi dönemi basladi. Saksonya’da 2 lot (25,58 gr.) asirlisinda gulden groschen veya daller. Daha sonra Bohemya gümüs madenlerini isleten schlick ailesi imparatordan Joachimstaler darpi iznini aldi (1518). Hollanda’da darp edilen rixdaller de 25,98 gramdi. Dünya pazarlariny isgal edecek olan Ispanyol reallari ise az önce sözünü ettisimiz teklik real olmayyp bunun sekizlisidir, sekiz tanesi

Osmanlılar'da Para
adiyla anyyordu. 1728 yilina lcadar 0,931 ayarinda idi. 231 yillik bir istikrardan sonra ayari 0,917'ye düsüruldü. Riyalin arkasinda yeni dünyada kesfedilen gümüs maden yataklari vardir ve bunlar alisilmysin üstünde üretimde bulunuyordu. Avrupa'da dolanymdaki maden miktariny iki hatta üc katina çikardi. Amerika'dan Ispanya'ya ve oradan da Avrupa ve ticaret yollari boyunca dünyaya dagylirken, Osmanli ülkesine Akdeniz'den oldtigyy kadar, Baltik ülkelerinden de geliyordu. Ispanyollar 1521'de Meksiko'yu fethettiklerinde, buradaki gümüs maden yataklariny islemeye baslayarak, Meksiko kentinde bir darphane kurdiylar; Güney Amerika'nin Panama'dan siliye kadar sahil kismini 1g3g'te Periy adiny vererek isgal ettiklerinde, bugünkü Kolombiya ve Bolivya'daki maden ocaklariny isletmeye açarak 1568 ile 1572 yillari arasinda Linya (Kolombiya'da) ve Potozi (Bolivya)'de birer darpliane açarak sekizlik riy·allar darpina basladilar. Aini sekilde Ispanya'da Sevilla'da bir diger darphane riyal basiyordiy. Batililar byy üç kaynaktan gelen sikkeler arasinda kalite farki ayyrimy yapmaktaydilar. Osmanlilar böyle bir ayyrima gitmiyorlardi.

Osmanli para tarihinde önemli bir yer tutan diâer gyyriys Hollanda'nin kaynaklarimyzda adiny her iki yüzünde byilunan arslan resminden alan esedî veya arslanli gyyriystiyy-. Arap eyaletlerinde byyna köpekli anlaminda ebükelb deniyordiy. Batida adi Rixdollar olan bu gyyriysun darpinda kismen yerli maden ocaklari g imüsüne karsilik, büyük ölçüde Amerikan gümüsleri kyyllayyiliyordiy. Ispanya'nin Hollanda'da reforma karsi aÇtiny savasin fignarismany için akittiny paralar bura darphanelerinde riYdollara çegc.·iriliyordu. (Ispanyol Nederland hölümünde 30,66 gr'lik dukaton ve bunun yarimliny, 24,59 gr'lik Patacon veya albetstaler ile byiniyn yarim ve çeyreni basiliyordu. Hollanda (Dutch) Cumhuriyeti'nde bunlardan baska 25,69 gr'lik rijiksdaalder, 20.76 âr'lik Leeuwendaalder ve 13,2 gr'lik gülder basiliyordu).

SİKKE TASHIH DÖNEMI SONRASI

1641-1686 OSMANLI AKÇELERİ                                                                    
1641'de yapilan sikke tasliihi, siki bir tiytum politikasiyla birlikte birkaç senelik bir istikrar sagladi. Istikrar 1644'te Sadrazany Kemankes Kara Mustafa pasa'nin idamy üzerine veniden bozuldiy. Sultanin fantezileri olmasi ve sürüncemede bir savas (Girit Savasi 16461669) hazineye çeki düzen verilmesine ve saglikli bir para politikasi izlenmesine engeldi. Altin ve guruslarin rayiçleri önce yavas ve 16g6'dan itibaren hizli bir sekilde tirmanmaya basladi. Akçenin 1658'den sonra 12,5 tanesinin bir dirhem oldugu anlasiliyor. Fakat altinin rayicindeki tirmanma bu kadarcik bir ayarlama ile açiklanabilecek gibi degildir. Kirkma isleri ve yasal agirlik altinda akçe darpina hiz verildigi ileri sürülebilirse de darphaneler ya kapali ya da myyattaldir. Istanbul darphanesi bile ancak araliklarla çalisabiliyordu. Sanladisi hâsil (darp hakkinda oliysan gelir) o kadar azdi ki ancak birkaç nöbetlik gümüs islendiâi anlasiliyor. 1641 sikke tashihinde yilin son sekiz ayinda yaklasik sekiz milion akçe hasil saglandi. Dördüncü Mehmed'in cülüsü nyünasebetivle sikke tecdid olmali ve bu münasebetle darphanenin hizli bir çalisma içine girmesi beklenirdi. Oysa bu sultanin cülsundan birkaç ay sonrasina ait bir aylik (i î Kasini16 Aralik 1648) darphaiye hasili ancak 23.200 akçeydi. 161 yili darphane hâsili ise yalnizca 36.000 akçeydi. 16»-1636 (agustostan agyystosa) yili darp hasili 779.000 akçedir.

1656-1661 dönemine ait hey- hanenin bir darp hesabina rastlanamadi.

166y sonrasi darphanenin aralikli faaliyetleri vardi. Ancak bundan hazineye bir gelir saglanamiyor, aksine zarara unranyyordiy. Maden ocaklarinda üretiny durali hayli zaman olmustiy. Bu duriyynda darphanenin yegane hammadde kaynaây artik yerli para hükmüne geçnyis yabanci paralardi. Yerli paralar gibi bunlar da nyagsus olup, rayiçleri de içerdikleri maden degerinin üstünde buliynuyordu. 120 akçeye geçen Ispanyol riyal gurusunun agirligi 8,696 dirhem raici de 120 akçe idi. Byyndan 12.g akçesi bir dirhem gelecek akçe darpi halinde, darp giderleri çiktiktan sonra 105 akçe elde ediliyordu.

8,1 dirhem gelen esedi gurustan, -ki bunun raici 110 akçe idi- darp giderleri disinda 103 akçe elde edilebiliyordu. Bu sebeple darphaneyi çalistirmayi özendirecek hir dun.ym yoktu.

On yedinci yy'yn ikinci yarisinda bu sebeple ancak bazı münasebetlerde akçe darpediliyordiy. Hareme bayramlik, harçlik dagitmak gibi maliyeti ikinci planda kalan dunymlarda akçe ve bir miktar altin darpedi ve yey-ini tiytac3k'fiül:üyndarin 7 yasinda bir çociyk liyoy-du. Eylül 1680 - Ekim 1681'de degeri 13.671.960.1203